31 Ekim 2010 Pazar

Bodler Bodler dediler!

"Belki kendisi için bir talihsizlik ama Baudelaire çağdaşımızdır" Jameson

"Belki kendisi farkında değil ama Bodler abimizdir" Baskın

"Bodler akıllı olsun, akıllı!!" Oruç

18 Ekim 2010 Pazartesi

(katilime açık mektup)

oscar wilde ne diyor: "for each man kills the thing he loves, / yet each man does not die."
yani, ne diyor bu adam: "çünkü her insan öldürür sevdiğini, / gene de ölmez insan."

o zaman bu dizelerden ne çıkartıyoruz? çıkartabiliyor muyuz?

atay olsa şöyle derdi heralde (ki demiştir de): "bir küfür ederim, senin bile yüzün kızarır."

12 Ekim 2010 Salı

Teorisyenleri Nasıl Bilirdik?

Selam sana dünyanın en sığ insanı!


Dur bakalım... Althusser ya anasını ya da karısını kestiydi. Lacan papyon takıyordu. Freud purosunu ağzından eksik etmezdi. Foucault'nun ilacı olası önce kendi başına sürerdi. Marx hizmetçisiyle aşna fişna. Lenin frengiden öldü. Bakunin desen, ömrü hayatında berber görmedi. Haa, bir de Oedipus var. Pezevenk anasıyla yattı, babasını boynuzladı! Abi, Proust da ibneymiş zaten!

Aşk ve Hikmet Üzerine bir Diyalog

Feridun Attar: "Surete tapınmayı sanat edinen, nasıl olur da sıfatı düşünebilir"
Çetin: "Hocam yani, önemli olan ruh güzelliği mi diyorsun"
Recep İvedik: "Ama, gel gör ki hocam, ruhlar aleminde de yaşamıyoruz"

(Bu yazı ekmek kuram'da yayımlanmıştır)

10 Ekim 2010 Pazar

bol intihalli (plagiarism) ve genç piyanist b.'nin dayanılmaz sıkıntısından mülhem bir alıntısal ve şakasal metinsel

Hesap. Hesap. Hesap. Dönüp dolaşıp: Moment. (Oysa, kimse birbirini öldürmez moment yüzünden.) Hesaba inanmıyorum. Hesaptan nefret ediyorum.

Sıkıldım. Sokağa attım kendimi. Bir sigara yaktım. İlk nefesle birlikte aklıma geçen gece gördüğüm rüya geldi:

Bir Sovyet uçağıyla şehrin üzerinden uçuyoruz. (Şu yanımda oturan Stalin değil mi?) Uçağın gövdesi orak-çekiçlerle dolu. Oturduğum apartmanın üzerine geliyoruz. Ben, ikinci bir “ben” olarak uçağı balkonumdan seyrediyorum. “Komünistler geliyor!” diye geçiriyorum içimden. “İyi ya, ben de komünistim zaten!”. Maksim Gorki peydah oluyor birden balkonda. “Eğiliminiz nedir?” diye soruyor. “Sosyalist.” kelimesi çıkabiliyor sadece ağzımdan. Gorki, katıla katıla gülmeye başlıyor. Sonra yine uçaktaki “ben” oluyorum. Yanımda oturan Stalin, kısık bir sesle soruyor: “Şiir sever misiniz?”. Bilmem.

STALİN: “When the voices of children are heard on the garden / And laughing is heard on the hill / My heart is at rest within my breast / And every thing else is stil”

PİLOT: Buğra Bey, evinizin balkonuna iniş yapmak zorundayım.

BUĞRA 1: Ama nasıl olur, kocaman uçak hiç balkona…

PİLOT: İniş izni istiyorum Maksim!

(Uçak güvenli bir iniş yapar balkona. Buğra 1, Stalin ve Pilot inerler.)

BUĞRA 2: Hoş geldiniz yoldaşlar!

GORKİ: Buğra yoldaş da bizden Jo, kendisi sosyalist! Ha-ha.

BUĞRA 2: Ayakta kaldık. Salona geçelim en iyisi.

(İçeriye girerler. Salon epey kalabalıktır ve müzik çalarda Puccini’den “Madame Butterfly” çalmaktadır.)

BAUDELAİRE: Ey gece! Ey serinlik getiren karanlık! Benim için bir iç bayramın belirtisisin sen, sen bir bunaltıdan kurtuluşsun!

Sigaramın son nefesini çektim ve attım izmariti. Bu kadarını hatırlayabiliyordum rüyamın. Sonrası silinmiş sanki hafızamdan. Ya da ben unutmak istemiştim ve unutmuştum. Ah, kendimi de unutabilsem. Bu şehirde bana yer yok artık. Her şeyi unutup, bir kenara bırakıp başka ülkelere gitmeliyim. Her tarafı yeşil olan ülkelere. (Belki o ülkelerde 23 Nisan’da bir saatliğine diktatör yaparlar beni!) Belki o ülkelerde büyütürüm kendimi, içimdeki çocuğu. Ben piyanist olmak, besteci olmak istiyorum. Ülkemin sorunlarını çözmek istemiyorum. Ben Chopin olmak istiyorum. Ezik ve aşağılanmış bir mühendis olmak istemiyorum. Ben momentten anlamadığım gibi, kendimden de bir şey anlamıyorum. Ben, yalnızlığı istemekle…

(Bir sigara daha yakar. Sokağın köşesinden dönüp gözden kaybolur.)

8 Ekim 2010 Cuma

okuduğu kitaptan etkilenen okur

Pamuk kardeşimin son çıkan kitabını ("Manzaradan Parçalar - Hayat, Sokaklar, Edebiyat") okuyorum bir parkta. Daha yeni başlamışım, pek de hoşuma gitti, okuyorum öylece.
Kitabın "Sandviç" başlıklı bölümüne gelince, karnımın aç olduğunu hissediyorum. Ama "Önce kelime vardı." şiarına uygun olarak "okumak" eylemini öncelemeliyim. (Atay'a kalırsa "önce yalnızlık vardı.". Ben de yalnızdım zaten kocaman parkta. Ben zaten hep yalnızım. Neyse, özel hayatıma girmeyeyim!)
Pamuk, çocukluk anılarından yola çıkarak genel bir Türkiye tahliline girişip, ülkemize "sosisli sandviç" ve türevi yiyeceklerin girişinden ve insanlarımızın bu yiyeceklere karşı tutumundan dem vuruyor. "Dışarıda yediğimiz sucukların, köftelerin ne etinden yapıldığu yalnız annemin değil, bütün orta sınıf annelerin korkulu rüyasıydı." diyor ve dışarıda yemek yemek "yasağı" sonucu oluşan suçluluk duygusu ile karışık hazzı anlatıyor. "Yemeğin pisi asıl lezzetli olur!" sloganının sahibi arkadaşlarından (bu arada bu slogan-cümle, "kötü çeviri" kokusu yaymıyor mu etrafa?) bahsederek, suç işliyorcasına yenilen köfte-ekmeklerden bahsediyor.
Bir yandan da ben fakir, acıktıkça acıkıyorum. Sanki ilahi bir ses "Önce mide vardı!" diyor ve guruldamaya başlıyor karnım.
(Ve tabii klişe sonuç: En yakın sandviç yapan büfeye gidip "Yengen" yemek.)

6 Ekim 2010 Çarşamba

İkinci Bir Emre Kadar Kullanılması Yasaklanan Kelime ve Mefhumlar

Selam gençler,

güzide entelektüel ortamımızın halinin ne kadar içlerin acısı olduğu malumunuz. En değersiz cümlelerle kirletilen kelime ve mefhumların hesabını bıraktık, yas tutuyoruz. Biliyoruz, bir süreliğine zorlanacaksınız; ama zamanla alışırsınız. İkinci bir emre kadar aşağıdaki kelime ve kavramların icazet alınmadan kullanılması yasaklanmıştır:

1) sürreal
2) postmodern
3) sembolik
4) imgesel
5) simgesel
6) nesnel
7)alameti farika
8) nev-i şahsına münhasır
9) metafor
10) imge (dağırcınızdan çıkarın bunu, yazık ama)
11) background
12) sound
13) plan-sekans
14) futuristik
15) varoluşçu
16) metafiziksel (o neyse?)
17) auteur
18) Heiddegger

5 Ekim 2010 Salı

hangimiz "devrimci" olmazdık ki şu fani dünyada!

"Evet ben de bir zamanlar Murat'la birlikte toplumu kurtarmak için az çalışmamıştım. Gençler, bir zamanlar böyle işlerle uğraşıyorlardı; ben de gençtim."

oğuz atay - Eylembilim

1 Ekim 2010 Cuma

Altın Portakal'a Büyük Protesto!

Son filmini Altın Portakal Film Festivali'nden çekme kararı alan ünlü İtalyan yönetmen Ferzende Dividi konuyla ilgili şöyle dedi;

"Le Corriera della sport notte bacio cogito dante aligari"

mealen; Ödülü fallus şeklinde olan bir festivale katılmaktan imtina ederim.

Bedbin Önsöz Yazarı



Bu adam 200 sayfalık kitaba 100 sayfalık önsöz yazar, sonra bunun adına "sunum" der. İşbu adam, entelektüalizmin yarıklarından biri olan önsüzü okuma ihtiyacından faydalanır. Misafirperverlik nosyonundan faydalanan ev sahibi: Bunlar, bir çay daha içirmeden, on sayfa daha okutmadan hiçbir yere bırakmazlar adamı.

Mevsimlik Enteller İçin Filmekimi Önerileri

* ลุงบุญมีระลึกชาติ yani(a.k.a.) Amcam Önceki Hayatını Hatırlıyor

Yön: Api... W...kul

* On Tour (Turne)

Yön: Mathieu Amalric

* Of Gods and Men (İnsanlar ve Tanrılar)

Yön: Xavier Beauvois

* Everything Will Be Fine (Her şey Güzel Olacak)

Yön: Christoffer Boe

* The Illusionist (Sihirbaz)

Yön: Sylvain Chomet

* Film Socialisme (Sosyalizm)

Yön: Jean-Luc Godard (Boru değil)

* Certified Copy (Aslı Gibidir)

Yön: Abbas Kiarostami

Teorik Yerleşik Fikirler Sözlüğü

Bu çalışmamı canım Flaubert'e ithaflı-yorum!
(Alibeyköy, 2000filan)


the gaze: senin şu canlacan beni öldürüyor, abi!

dandy: bir moda kuruluşunda modernlik yapandır.

benjamin: Modernizminizin ışığı yanıyor mu? (Zaman sürünür, olaylar keza)Yanmıyor mu? Sizi, Baudelaire'e bağlıyorum.