+ Din ve devlet işlerini birbirinden ayıramayacak kadar miyobum. Bu yüzden kamusal alanlara gözlüksüz çıkmamaya dikkat ediyorum.
+ Cem Akaş’ın “Suç ve Ceza” kod adlı romanını uzun süre okuyamamıştım. Çünkü kitap çift yönlü, neresinden başlayayım derken, uzun süre kitaplıkta duran romanla bakışıp kalmıştık. Sonra başladım işte bir yerinden!
+ Sait Faik’in o meşhur şiirindeki, “sana önce / şiirlerin tadını / aşkların tadını / kitaplardan tattırmalıyım” dizelerini kendi üzerimde uygular dururum. Gayrısına zaman kalmasa da!
+ Saçlarımı taramamak, bana salakça bir özgüven veriyor. Ama her zaman tarıyorum.
+ Zamanında ben de üzerinde “Che” resmi olan tişört giydim. Che’nin bundan hiç haberi olmadı!
+ İlkokuldan bu yana, A5 boyutunda defter kullanmaya özen gösteririm. Harita metot defterlerden pek haz etmem. (Bu durum benim için bir nevi “sınıf mücadelesi” gereğidir! Nedenini de edebiyat tarihçileri araştırıp bulsun!)
+ Slawomir Mrozek’e gizliden gizliye büyük saygım vardır. Fazla dillendirmem.
+ “Tutunamayanlar”dan uyarlama TV dizisi yapacaklar diye ödüm kopuyor!
+ “Dut ağacı boyunca / Dut yemedim doyunca” dizeleri, beni çok hüzünlendiren Türkü dizelerinin başında gelir. “Dut” meyvesi ile aramda manevi bir ilişki olmalı.
+ “Fight Club” filmini izleyenlerin, “Ben anlamıştım en başından beri şu Tyler Durden meselesini…” geyiğini yapmalarına gıcık kapıyorum. Çok mu zekisiniz yani? Filmden tat almaya baksanıza la!
+ “Bir futbol takımının taraftarı olmazsa ölecek” hastalığına falan yakalansam, Beşiktaş’ı tutardım. Galiba.
+ Her ne kadar mütevazı biri olsam da, ödüllü bir şairimdir: “Liselerarası ‘Öğretmen’ Konulu Şiir Yarışması”nda, il ikinciliğim mevcut. Plaketim bilem var!
+ Tahsin Yücel’e, kendi aramda, “Tansık” derim.
+ “The IT Crowd” dizisinin her bölümünü onlarca kez izledim, hala da izliyorum. Sonuç: 0118 999 881 999 119 725...3!
+ "Adım 'İhsan' olsa ne kral olurdu!" diye düşünürüm bazen. Çünkü hayatımda iki tane 'İhsan' tanıdım; ikisi de birbirinden değerli, birbirinden saygılı, sevgili, çok güzel insanlar!