27 Nisan 2011 Çarşamba

Asaf Halet'le Tanışma-ma-mız


Asaf Halet Çelebi’yle beni tanıştıran kişi Ferhan Şensoy’un ta kendisidir.

Takvimler 2005 yılını gösteriyordu sanırsam.

(“2004 buçuk” da olabilir.)

1998 basımı “Denememeler” kitabını okuyorum.

Kitabın 126. sayfasına geldiğimde, henüz başıma geleceklerin farkında değildim tabii.

“Asaf Halet’le Tanışmamız” başlıklı denemesinde Ferhan Şensoy, denemesine koyduğu başlığı yalancı çıkartmayacak bir şekilde, Asaf Halet Çelebi’nin şiirleriyle ilk defa nasıl karşılaştığını anlatmıştı bana.

(Ferhan Şensoy’un bu denemesini merak eden sevgili okurlarımız, iki zahmet bu kitabı edinmeyi ya da bir kitapçıya girip hiçbir ücret ödemeden bu bölümü okuyup çıkmayı deneyebilirler.)

Asaf Halet’ten bihaber geçen günlerime çok fena arabesk kahretmesem de, o günden sonrası benim için artık başkaydı.

Çünkü, ben de unutuvermiştim gayrı adımı:

adımı unuttum
adı olmıyan yerlerde
ne in
ne cin
ne benî âdem

zamanlar içinde
kuşlar uçuyor
kervanlar geçiyor
bir iğne deliğinden

çarşılar kuruluyor
sarayları oyuncak
insanları karınca şehirler
zamanları gördün mü
bir iğne deliğinden

adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
geçip gidenlere bakarak

* * * * * * *

Bu şiir o kadar işledi ki içime, o kadar etkilendim ki, o kadar “ben” oldu ki içimde…

(Hatta utanmadan…)

Benim için büyük, sinema dünyası için çok küçük bir çalışmam da; daha doğrusu “kendinizi anlatan bir video hazırlayınız please!” mealindeki bir ödevde (bilen bilir, bir zamanlar “sinema-tv öğrencisi” kod adıyla dolaşırdık şu bereketli topraklar üzerinde!), utanmadan bu şiiri kullandım.

Fonda, Azam Ali’den “Tamana”.

Ve, adeta, dans eden bir “kitap okuma lambası”!

(Gerçi bıraktım sonrasında sinema okumayı.)

* * * * * * *

Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki:

her adımımda

sonsuz benler koyuyorum

boşluğa

(Hâlâ.)

20 Nisan 2011 Çarşamba

Mukadder Erken Boşanma

"Birisi Beethoven'den hoşlanıp Sting'den nefret eden, öteki ise tersini hisseden bir karıkoca için hiçbir mesele yoktur; ama eşlerden biri Spielberg'den hoşlanıyor, öteki nefret ediyorsa ayrılık ergeç mukadderdir... çünkü sinema hâlâ dünyanın bir temsilidir..."

Jean Luc-Godard

Tom Waits-Sins of my Father

Sıradaki parça büyük şair ve aktör Tom Waits'den geliyor;

18 Nisan 2011 Pazartesi

Şey şey şey ve şeylerden

Bir adam kendi tiyatrosunda, tamam
Bir köpek sokak değiştirdi, korkak
İçi süt dolu bir lokanta, ve kapandı
Ben ağzıma geleni söyledim, öyle
Gene bir ağaç öttu, bu kaçıncı.

Sevişsek olmaz mıydı, varan bir
Elbette olurdu, bir kır çiçeği bir bulut
Bir gülüş kanamak üzere, ve gizli
Ve çabuk tarafından bir şey, şarap
Aşk gene kelime değiştirdi, vahşi.

Güneşe çıktık, bunu unutma, varan iki
Ne uzak bir sesimiz vardı, efsane
Gelince Ç ile geliyordu bir çay
Oysa biz iki demiştik, varan üç
Gözler ki demeye kalmadı, derin.

Kimbilir ne seviştik ki saat kaç
Elleri tetikte bütün gazetelerin.

Edip Cansever

03:10

Ne kadar da benziyoruz birbirimize, saatlerimiz bile aynı zamanı gösteriyor.

13 Nisan 2011 Çarşamba

Ne Mutlu Onlara ki Canları Sıkılır

"Bütün hilkat geniş ve eşsiz kudretinde canı sıkılan bir tanrının icad ettiği bir oyundur. Hayat nimetlerinin değişikliği içinde bize yaratıcı işaretten kalan en büyük miras işte bu can sıkıntısıdır."

Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Şehir (Bursa)

11 Nisan 2011 Pazartesi

sadık hidayet testi

1) Sadık Hidayet’in doğum yeri neresidir?
a) İran
b) Türkiye
c) Irak
d) Azerbaycan

2) Orijinal adı Bûf-i kûr olan ve Andre Breton’un “Başyapıt diye bir şey varsa o da budur”, Philippe Soupault’nun “Yirminci yüzyılın düşlemsel edebiyatında bir başyapıt”, Andre Rousseaux’nun “Yüzyılımız edebiyat tarihinde bir kilometre taşı” sözleriyle nitelediği Hidayet romanı hangisidir?
a) Aylak Köpek
b) Kör baykuş
c) Beyaz Tavşan
d) Minik Kedi

3) Sadık Hidayet’i 1977 yılında ilk kez Türkçe’ye çeviren edebiyatçımızı ve sonradan tüm eserlerini dilimize kazandıran çevirmenimizi sorsak...
a) Edip Cansever-Yalçın Armağan
b) Oğuz Atay-Gökdemir İhsan
c) Behçet Necatigil-Mehmet Kanar
d) Melih Cevdet Anday-Ergin Altay

4) Hidayet’in ancak ayrımcılık ve baskı sonucunda yaşanabilecek bir melankoli, umutsuzluk ve ölüm halinden bahsettiği son eseri hangisidir?
a) Kafka’nın Mesajı
b) Moğol Gölgesi
c) Alacakaranlık
d) Hacı Ağa

5) “Soluğum kesiliyor, gözlerimden yaş akıyor, ağzım acı mı acı, başım dönüyor, yüreğim sıkışık, bedenim yorgun, ezik ve gevşek.” bunaltılı cümlesiyle açılan, “bir delinin notlarından” alt başlığını taşıyan ve Hidayet’i Kafka, Rilke, Poe gibi modern yazarlarla buluşturan öyküsünün adı nedir?
a) Üç damla kan
b) Yeraltından Notlar
c) Diri Gömülen
d) Bir Delinin Hatıra Defteri

6) Hidayet’in Freud’dan geniş ölçüde yararlandığı, insanın “doğal ihtiyaçlar”ı ile “insani ve mantıki ihtiyaçları”nın çeliştiğini gösterdiği, toplumdan ve hayattan kaçışı çarpıcı bir şekilde anlattığı hikâyesinin adı nedir?
a) Karanlık Oda
b) Çıkmaz
c) Taht-ı Ebu Nasr
d) Korkuyu Beklerken

7) Sadık Hidayet ve edebiyatı üzerine bir inceleme kitabı bulunan yazarımız ve eserinin adı hangisidir?
a) Semih Gümüş-Doğunun Kafka’sı
b) Oğuz Demiralp-Kör Okur
c) Selahattin Özpalabıyıklar-Hidayetname
d) Yusuf Atılgan-Kör Kafka

8) Hidayet, ‘S.G.L.L.’ öyküsünde “Henüz doğmayanlar bizim bu yazgımızı bilseler dünyaya gelmek istemezler.” sözüne gönderme yapar. Peki, bu sözün sahibi kimdir?
a) Mevlana
b) Yunus Emre
c) Ahmet Yesevi
d) Ömer Hayyam

9) Sadık Hidayet’in roman ve öyküleri dışında, inceleme kitapları da bulunmaktadır. Hangisi Hidayet’in bir incelemesinin adıdır?
a) Doğu Edebiyatı ve Modernizm
b) Hayvan Mezarlıkları
c) Vejetaryenliğin Yararları
d) Kör Yazar

10) 9 Nisan 1951 yılında Fransa’da yitirdiğimiz Sadık Hidayet’in ölümü nasıl gerçekleşmiştir?
a) Dairesindeki havagazı musluklarını açarak intihar etmiştir.
b) Fransa Hükümeti tarafından bir dava sonucu idama mahkûm edilmiş ve cezası infaz edilmiştir.
c) Paris banliyölerindeki bir pansiyon odasında göğsüne sıktığı tek kurşunla intihar ederek.
d) Kalp krizi geçirdiği bir bar taburesi üzerinde.

Cevap anahtarı: 1a, 2b, 3c, 4c, 5c, 6a, 7b, 8d, 9c, 10a
0-3 doğru: Sadık Hidayet’in adını duymuş hatta birkaç kitabına göz atmış olabilirsiniz.
4-7 doğru:Hidayet’i okumuşsunuz, epey de ilginizi çekmiş. Ama hâlâ kitaplığınızda bir şeyler eksik! 8-10 doğru:Tebrikler! Sadık Hidayet, ileride sizin gibi bir okuyucusu olacağını bilse belki de canına kıymazdı. Siz tam bir ‘Kör Okur’sunuz!

(not: bu test, 16.07.2010 tarihli "Radikal Kitap"ta da yayımlanmıştır.)

9 Nisan 2011 Cumartesi

yoksul; ama alternatif kitap tanıtımı

Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.

7 Nisan 2011 Perşembe

"Büyük" anket

1- Adınız ve soyadınız:

- Oğul Altay.

2- Doğum yeriniz:

- 1998 sonrası il olan, o zamanlar bir ilçeden ibaret güzel ülkemizin güzel bir toprak parçası üzerinde bulunan devlet hastanesinin “Kadın Doğum” polikliniği dâhilindeki “Doğumhane” bölümü.

3- Doğum Tarihiniz:

- O sene Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün açılışı yapılmış. Ve günlerden de, en uzun geceymiş!

4- Babanızın adı ve mesleği:

- Nüfus cüzdanına bakılırsa “Muhammer”. Ama bizim ailede “Selahattin” diye bilinir. Mesleği, tabii ki serbest.

5- Annenizin adı ve mesleği:

- Kezban.

6- Mesleği:

- Yok.

7- Nasıl “yok”? “Ev hanımı” diyebilir miyiz:

- Diyemezsiniz aptallar, çünkü değil!

8- Peki “serbest” deyip geçelim o zaman:

- “Serbest” falan da diyemezsiniz! Annem yok benim gerizekalılar anlayın! Benden dört yaş küçük kardeşimi doğururken öldü! Tamam mı, tatmin oldunuz mu?

9- Kusurumuza bakmayın:

- Yürüyün gidin lan!

10- Tamam.

6 Nisan 2011 Çarşamba

İsmail Pelit, bu.

Önce şöyle bir şey yazayım diye düşündüm: "İsmail Pelit Rüyası"
(uyandım. uyumuş muydum? uyandım. sonra bir daha uyandım.)

Sonra şunun gibi bir şey denedim: "İsmail Pelit'i Öldürmek"
(olay nerede geçmeli? ben hiç niğde'ye gitmedim ki. olsun. istanbul da olur. olur mu?)

Hatta şunu bile denedim: "Görünüşte İsmail Pelit Hakkında Bir Yazı"
(yazdım, sildim, yazdım, sildim. hatta biraz daha sildim. sildim.)

Ve şuna karar verdim: "İsmail Pelit'ten Bahsetmeyelim"
(ne "e" harfi, ne de "a" harfi. hiçbir harfi kullanmadan!)

Tamam.


en kısa alternatif kitap tanıtımı mesafesi


Barış Bıçakçı'da imanın birinci şartı: Şiire inanmak!

O zaman Can Yücel'den el alalım:

---
en uzak mesafe ne afrika'dir,
ne çin,
ne hindistan,
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan.

---

Düz mantık yaparsak;
En kısa mesafe: İki kafa arasındaki mesafedir, birbirini anlayan.
Hele ki "aynı soyadının önüne toplanmış" ise bu kafalar!

Barış Bıçakçı hatırlatıyor: "Kalbim acıyor. Civcivler öldüğünde de böyle oldu. Çok ağladım. Neden öldüklerini anlamadım. Ağabeyim de anlamadı."

Ağlayalım. Anlayalım.