12 Temmuz 2011 Salı

İLETİ

Dükkânının kapı önüne koyduğu taburesine oturmuş sigara içiyordu, başında saç namına bir tel bile olmayan köse berber. Dalgındı. Bacak bacak üzerine atmış, bakışlarını sabit bir noktaya dikmiş, küçük nefesler çekiyordu sigarasından. Kendince uzattığını sanıyordu böyle yaparak, sigara keyfini. Ama bitmişti işte sigarası, çektiği bu son ve bu diğerlerinin aksine uzun nefesle birlikte.

İşte tam o an saatler 13.18’i gösteriyordu.

Tam o an Kılıç Ali Paşa camii imamı öğle namazının farzının ilk rekâtındaydı ve cehri olarak okuduğu Rahman Suresi’nde tam otuz bir defa geçen “Öyleyse Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz?” ayetinin ilkindeydi. Henüz “Febieyyi alai…” demişti ki, birdenbire hapşırıverdi! Üst üste dört defa hapşırınca hem kendisi, hem arkasındaki cemaat ne yapacağını şaşırdı. Hapşırmalar kesildikten sonra uzun bir sessizlik sardı camiyi.

İşte tam o an saatler 13.19’u gösteriyordu.

Bilgisayar marifetiyle izlediği “Fight Club” filminde, Brad Pitt’in canlandırdığı “Tyler Durden” karakterinin aslında Edward Norton’ın kafasında oluşturduğu birinden ibaret olduğunu anlayan liseli genç, filmin geri kalan kısmını izleme arzusunu yitirmişti. Oflaya puflaya filmi durdurmuş, hemen internete girip Google’a “Fight Club” yazmıştı. Ufak bir araştırma neticesinde, aslında Fight Club’un Chuck Palaniuk’un bir romanı olduğunu öğrenmişti.

İşte tam o an saatler 13.20’yi gösteriyordu.

Kabataş’tan fünikülere binmek üzere turnikelere yaklaşan emekli tarih öğretmeni hanımefendi, akbilini dokundurduğu an yükselen o kaba ve çirkin “yetersiz kredi” uyarı sesiyle irkildi. Akbilini doldurmak için geriye, gişelere doğru yöneldi. Fakat yanında hiç nakit parası yoktu. Nasılsa akbilim var diye düşünmüş, yanına nakit para alma ihtiyacı duymamıştı. Acaba birine rica etse, kendisi için de akbil basabilir miydi? “Mesela şu liseli kız?” diye geçirdi aklından.

İşte tam o an saatler 13.21’i gösteriyordu.

İşte tam bu an saatim 13.21’i gösteriyor.

Büyük derslikte, kürsüsünde oturan hoca ders anlatıyor. Sıkılıyorum. İngilizce anlatıyor dersi. Kol saatime ilişiyor gözüm. Sonra Türkçeye dönüyor. “Receiver” diyor, “mesaj” diyor, “encoding” diyor. “Kod” diyor mesela, “social context” diyor. Kılıç Ali Paşa Camii imamı öğle namazının ilk sünneti için tekbir alırken, William Burrougs’dan bahsediyordu hâlbuki. “Naked Lunch” diyordu. Dışarıdan gelen ezan sesi Allah’tan başka bir ilahın olmadığına yemin ederken, hemen sol yanımda oturan uzun saçlı çocuk açmıştı bu “Beat Generation” mevzusunu. Ardından her şeyi bilen, kendisini her şeyi bilmek zorunda hisseden hocamız başlamıştı anlatmaya. Sıkılıyorum. William Burrougs’dan, Jack Kerouac’dan, Alan Gİnsberg’den…

Ve titriyorum!

Yani cep telefonum titriyor.

Bir mesaj, bilmediğim bir numaradan: “Başın sağ olsun canım. Çok üzüldüm, anneni çok severdim ben de. Kendine çok iyi bak.”

İşte tam o an saatim 13.22’yi gösteriyordu.

(Kimin numarası bu, Azrail'in mi?)

3 yorum:

  1. tanıdığımız bir sosyal mesaj var, bunun onunla bir ilgisi olma ihtimaliyle size yardımcı olacak bilgiler vermemiz gerekiyor, o da çok başka bir şeye dahil edilmeyle ilgili. gerekçe kısmında sözcüklerin bilindiğinin aksine sadece oyun olarak kullanılmasından ötürü diye belirtilmiş. oradaki oyunun gerekçesiz olduğunun anlaşılması için de böyle gerekmiş. yani numaranızla ilgili görülmemekte. hem azrail de yanlışlık yapmaz, şebeke olarak bu konuda hatamız olduysa özür dileriz. bazı dersler sıkıcı da olsa hava güzelse bazen dersleri ekmekte fayda vardır. bu da şebekenin yersiz önerisi. akbilli günler dileriz.

    YanıtlaSil
  2. sonra numaramı taşıdım. hayır, numaramı taşımadım; saatimi geriye aldım birkaç sene. dersten kaçtım, mezarlıklara sığındım.


    (not: anneler ölür, kalan akbiller bizimdir!)

    YanıtlaSil
  3. hatta(akbil'in ankaraca karşılığı olan ego'ya varıyorum, bildiğim şeyden bahsetmek daha iyi olacak) bitmemesine rağmen atılmış bir ego farkedilebilir. ya da evin kapısını kapattıktan sonra konu komşu limon gibi suratı görünce katışıp bir ego almış ve kapının altından da atmış olabilir.

    YanıtlaSil