24 Ocak 2011 Pazartesi

"goya reprodüksyonları arasında / bir vergi levhası"

Tüm kederlerimizi, sıkıntılarımızı, mağdurluklarımızı, aşağılanmışlıklarımızı serelim ortaya!
Ama hikayelerimizi melodramlaştırmadan, arabeskleştirmeden, mazlum edebiyatı yapmadan.
Tehlikeli Oyunlar'ın Hikmet'i gibi yaşamdan kaçıp, bilinmez bir gecekonduya taşınalım. O gecekondunun tahtakurusu olalım Karamazov Kardeşler'deki İvan misali. Ya da Gregor Samsa gibi bir böceğe dönüşelim tüm sıkıntılarımızdan kurtulmak için. Bunların hiçbirini yapamazsak da, Raskolnikov gibi kan dökelim. Kan!
Mağdurluğumuzu hınca, ıstıraplarımızı intikama, gücenmiş öfkelerimizi isyana çevirelim.
Yeter ki görülelim!
Başbakan olamadıysak, burjuvalaşamadıysak, paralanamadıysak, hedeflerimize ulaşamadıysak; bari birer "alçak" olalım ve yeter ki görülelim!
Büyük ve kutsal fikirlerimizle, kısıtlı olanaklarımız arasındaki sıkışmışlığımızı aşalım.
Kendi "yeraltı"mızı kuralım!
Ve hiçbir zaman davet edilmediğimiz-edilmeyeceğimiz büyük şölenin dibini kazıyalım!
Gecikmiş olanı, tıkanmış olanı çağıralım!

Çünkü Nietzsche doğru söylüyor: Herkesin ağır ağır intihar edişinin "yaşam" diye adlandırıldığı yere devlet diyorum.

(Devlete iman etmeyiniz.)

1 yorum:

  1. Devlete iman etmek mi ! aman Ya Rabbi, akıllara zarar. devletin varoluş sebebi kişilerin, toplulukların haklarını ya da bir grubun diğer gruba tercih etmemek hepsinin hakkını korumak.
    devlet emrine itaat mevcuttur ta ki devlet Allah'ın koyduğu kuralları uyguluyor kendi heva ve heveslerine göre yönetmiyor ise. eğer aksi söz konusu ise Ebuzer'in de dediği gibi "kılıcını kuşanmayanın aklına şaşarım."

    YanıtlaSil